20 Kasım 2012 Salı

YENİ YIL OBJELERİ YAPTIM




             Yılbaşı kutlamak   bize göre değil falan deme bana.Yılbaşı kutlamaları bildiğim kadarı ile Noel Yemeği adı verilen bütün ailenin beraberce sofraya oturduğu bir güzel zaman dilimi.Ayrıca hediyeleşmenin olduğu bir duygusal tatmin tarafı da var.Daha ne olsun insanı mutlu etmek için...Yani benim için esas olan ne vesile ile olursa olsun ,  sevdiklerimle  beraber geçireceğim güzel zamanlar, kuracağım  güzel  sofralar. Adı ne olursa olsun.Doğum günü, evlenme yıl dönümü, bayram, yılbaşı, yıl sonu ….Amaç üzüm yemek….
               Yılbaşının bizim kültürümüzde iz düşümü olan herhangi bir obje yok.O zaman dostlardan yardım alacağız. En son küçük oğlumla Noel Baba’ nın çocuklara hediye dağıtımını anlatan yanılmıyorsam ismi Kutup Ekspresi olan animasyon filmine gitmiştik epey zaman önce.Çok beğenmiştim.Belki de içimdeki büyümek bilmeyen çocuk çok beğenmişti….Orda olanları anımsamaya çalıştım.Kutup yıldızı vardı Noel Baba şapkası takan.İlk önce ondan yaptım.Her şey oyun ya , kocaman gülen ağzı, burnu ve gözleri eksik olmamalıydı.
              Kardan adamsız olur mu hiç? Hemen en yakışıklısından bir kardan adam yaptım. Havuç burnu, kırmızı atkısı, süpürgesini eksik etmeden.


















              Renkli süslenmiş yılbaşı ağaçlarını hatırladım sonra.Nasıl yapacağımı epey düşündüm.İlk aklıma gelenler sarı ve kırmızı pırıltılar. Sırma ipek bir kurdele imdadıma yetişti.Çam ağacı formu vermek için zigzag diktim, çam ağacı olarak düşündüğüm şeklin üstüne. Sonra temin ettiğim kırmızı , sarı ve yeşil cam boncukları üstüne diktim. En son da kalan sırma kurdeleden tepelerine gözalıcı bir fiyonk kondurdum.
             En son Ren Geyikleri aklıma geldi.Seyrettiğimiz filimde en ön planda olanlar  Ren Geyikleriydi çünkü.Boynuzlarını vurgulamalıydım, öyle yaptım. Yeşil dalları unutmadım.Hepsinin oynar gözlerini de takınca  tamamlanmış oldular.
            Önce tek tek sohbet ettik, tanıştık, resimlerini çektim. Sonra kendilerinden izin isteyip ayrıca bir aile resimlerini de çektim.
              
  


  

16 Kasım 2012 Cuma

YEMEKLER KAVANOZLARA



       Babaannem çok gün görmüş bir kadındı.Bu  gün bile bazı sözleri hala  kulağımdadır. Bu dünyadan göçtüğünde l5-l6 yaşlarındaydım.Çok şey öğrendim ondan. Annelerin evlatlarına sevgileri söz konusu olduğunda ‘’ köpekler ana olmasın’’ derdi, hayvanların bile yavrularına ne kadar sevgi dolu olduklarını anlatmak için. Şimdi beni  bir yerlerden duyuyor ve görüyorsa ,sevgi dolu bakışları ile belli belirsiz tebessüm edip ‘’ kadın kızım benim’’ diyordur eminim.Böyle kendine has sevgi cümleleri ile severdi beni.Gözlerinde daima altın sarısı metal küçük yuvarlak gözlükleri, başında beyaz tülbendi, ayaklarında deri mestleri, ağzında ağızlıklı birinci sigarası, önünde soğuk-sıcak fark etmez kahvesi, sırtında iç tarafına kilitli iğneler takılmış (acil durumlarda kullanılmak üzere ) iki yelek (sıcak olunca biri çıkarılmak üzere) yanında mutlaka elişi ve çok keyifli ise dilinde hep hasret türküleri olan minicik bir kadın.Canım benim, mekanın cennet olsun...Çok özlemişim demekki…Ben bunları yazmayacaktım aslında….
       
        Benim delikanlılar için yaptıklarımı anlatacaktın, nerelere daldım...
        
        Bak şimdi seninde öğrenci, bekar  veya çok çalıştığı için her zaman yemek yapmaya fırsatı olmayan bir insanın varsa bu anlatacaklarım işine yarayabilir. İşin esası , pişirdiğin yiyeceği sıcakken kavanoza doldurup ağzını sıkıca kapatıp ters çeviriyorum.Ayni yazın domateslere yaptığımız işlem esasına dayanıyor. Sadece bu kavanozları buzdolabında tutuyorum. Yerken kapağını açıp –ısıtılması gerekenler yani etliler v.s. ısıtılıp- hemen kullana bilinir.Örneğin ben bu sefer barbunya , şakşuka , etli mantar sote yaptım, kavanozlarda hazırlar.Benimkiler üç kişi oldukları için yarım kiloluk cam kavanoz onlara bir öğünlük yemek oluyor.Daha küçük kavanozlar da var, gerekirse onları da kullanabilirsin.Şimdi bu hafta aşure yapacağım, onların hakkı kavanoza ayrılacak.



      Aslında genç adamlar kendi işlerini görebilirler, benimki sadece analık duygusu tatmini gibi.Ama bundan önce yaptıklarımı afiyetle yemişler.Ben ve onlar bıkıncaya kadar …

15 Kasım 2012 Perşembe

BURCU KIZIN NİKAH TÖRENİ



               Ve kızımızın nikahını da yaptık. Bunlar da nikah töreni resimleri.


.





      Ne demiş atalarımız  ONLAR ERMİŞ MURADINA, BİZ ÇIKALIM KEREVETİNE….Siz de bakın resimlere...

12 Kasım 2012 Pazartesi

KUZEN BURCU' NUN KINA GECESİNİ YAPTIK



           Rahmetli anneannemin en büyük çocuğu ile en küçük çocuğu arasında  yirmi yıldan fazla yaş farkı vardı. Dolayısı ile en küçük dayımın çocuklarının yaşları,  benim çocuklarımın  yaşları gibidir.Biraz ters ama arada çok yaş farkı olunca onlar da bana hala derler.Benim hoşuma gidiyor                     .          
           Geçen gün telefonda en küçük dayımın kızı Burcu ki yaşı benim büyük oğlum kadardır, halacım yarın akşam kına gecesi yapıyoruz ,gelmeni isterim diyordu bahar gibi sesi ile.Zaten böyle bir daveti bekliyordum aslında.Şimdilerde bazen gençler bu gelenekleri gereksiz buluyor ya , belki uğraşmak istemezler diye düşünmüştüm.Hiç de öyle değilmiş.Çok güzel bir kına gecesi yaşadık.                     

            Her şeyin özenle hazırlandığı açık büfe şeklinde bir yiyecek-içecek masası başköşedeydi.Önce  ikramlar yapıldı. O fasıl bittikten sonra 9/8 lik ritimlerle genç kızlar ortaya çıktı.Evlenecek yaşta oğlu olan bir anne olarak , güya genç kızları bu gözle inceleyecektim!... Ben gelin kızımızdan gözümü alamadım.Daha doğumunu dün gibi hatırlıyorum. Doğumunu rahmetli dedem kendisi haber getirmişti bizlere ağzı kulaklarına vararaktan.Ne mutlu olmuştuk.Ben de yeni evlenmiştim, o sebepten Burcu’ yu hep kendi çocuğum gibi sevdim.
            Daha sonra Burcu, üstüne kına kıyafetini giydi, bütün kızlara sembolik duvaklar takıldı, ellerinde mumlar sırayla salona girdiler. Burcu ‘ nun başına da kırmızı bir tül örtülmüştü  duvak gibi.  Salonun ortasına konan bir sandalyede oturuyordu.Kızlar hep bir ağızdan ‘’ kınayı getir a ney- Parmağı batır a ney-bu gece misafirim-Koynunda yatır a ney’’ türküsünü söyleyip onun etrafında dönmeye başlayınca duygular doruk noktasına gelmişti.Bundan sonra hiç bir şeyi abartmamak için kendime söz vermiştim ama olmadı.Bu güzel anlarda yine göz yaşlarına engel olamadım.Baktım anne de aynı durumda, birbirimize sarılıp destek olmaya çalıştık.




                       Aşağıda, kayınvalide kına bahşişi verip kına yakıyor.
                                        
            Kuzenlerden Hande’ nin elinde kına sepeti vardı.Nefis süslenmiş.Bizim eski gelinlerden ‘’ her eve lazım ‘’ Asiye’ nin önderliğinde kına yakma merasimi başladı.( Asiye, candanlığı, iş bilirliği, iş bitiriciliği, sosyalliği  , düzen kurup, düzen sağlaması ile gerçekten her eve lazım bir kişiliktir) Ve kına yakmak için gelinin  elinin açılmadığını söyledi kayınvalideye. O da zaten hazırlıklı gelmiş, kızımızın elini açtıracak bahşişi avucuna bırakınca kına yakıldı. Sonra sırayla isteyen herkes avucuna bir parça kına  koyup bir müddet bekledi.Genç kızlar flörtlerinin veya nişanlıların isimlerinin baş harfi şeklinde kına yaptılar. 15-20 dakika sonra elini yıkayınca elimizde kınanın izi kaldı. Çok sevmem, ama kendi yakının olunca başka oluyormuş. Daha sonra kına kurabiyeleri dağıtıldı.Bir tanesi kalp şeklindeydi, bir köşesindeki yuvarlak delikten pembe ipek kurdele geçirilmişti.Kurabiyeyi  yerken bir dilek tutup , kurdeleyi açacakmışsın ki dileğin yerine gelsin. Dilek falan tutmak aklıma gelmedi doğrusu afiyetle yedim.En son, erkek tarafının kırmızı  keseler içinde getirdiği bir porsiyonluk kuru yemişler dağıtıldı adet üzere.Tekrar oyunlar oynandı gençlerin bitmek bilmez enerjileri ile.Evlerimize dağılırken hepimiz azıcık hüzünlü, çokça da mutluyduk ama.Emeği geçenlere ,özellikle her eve lazım Asiye’ ye teşekkürler.