Bazen hayattan
mola almak istiyorum.Her şeyden uzaklaşmak,farklı şeyler yapmak, farklı düşünmek falan …Geçen hafta öyle bir
zamandı.Yol arkadaşıma ve bizim gençlere
düşüncemi açtım ve isteyenin benimle gelebileceğini söyledim…
İnternette Ayşe
ARMAN’ ın bir yazısını okudum.Konusunun uzmanı rehber Saffet Emre TONGUÇ’ la
yapılan söyleşi. Konu İstanbul. İSTANBUL’ DA YAŞAMAYIN, İSTANBUL’ U YAŞAYIN
diyordu zaten yazının başlığında. Etkilendim. Tam da hayattan mola almak
istediğim zamanlara denk gelmişti bu yazıyı okumam.
Yol arkadaşımla
çıktık evden, diğer genç elemanla Kadıköy İskelesinde buluştuk.Hava kış mı
olsam bahar mı olsam şaşırmış bir vaziyette.Bazen güneş bulutların arasından
göz kırpıyor, sonra bir rüzgar iliklerine kadar donuyorsun.
Rehber, İstanbul
uzmanı Saffet Emre TONGUÇ’ un önerdiği gibi bir rota çizdim kendimize. Yola
çıkmadan önce internetten gideceğimiz yerler hakkında önceden biraz etüt ettim. Nede olsa bizim yanımızda rehber
falan olmayacak. Yol bulmak da hiç sorun olmadı ,nevigasyon aletini yürüyüş
moduna ayarlayınca her yeri daha önce gitmiş gibi bulduk.
Geziye Fatih Edirnekapı’ daki Kariye’ den başladık.
Kariye; şehrin duvarlarının dışında anlamına geliyormuş. Bizans zamanında
yapılan bina çok etkileyici. Daracık sokaklardan aşağıya doğru yürüyerek Salma
Tomruk Caddesine indik. Orda ahşap bir sinagog binası vardı. Sonra Fethiye
Camii, aslında ‘’Pamma Kristos’’ isimli bir kiliseymiş burası. En güzel Bizans
eserlerinden biriymiş. Daha sonra yanına bir minare ekleyip cami yapmışlar. Kariye
müzesini ve bu kilisenin içini gezemedik. Çünkü Çarşamba günleri karşı tarafın
müzeleri kapalıymış. Olsun dışından
görmek bile çok etkileyiciydi
.
Daha sonra
Çarşamba semtindeki İsmail Ağa Cemaatinin Nakşibendi Tarikatının etkin olduğu
İsmail Ağa Camiini gördük. Kontrastlar şehri İstanbul…
Ordan Yavuz Selim
Camii, yanında 1500 yıllık Çukur bostan –eski Bizans sarnıcını gördük .Bu caminin
avlusunda Yavuz Selim’ in türbesi, kızları Hatice ve Ayşe Havsa Sultanlar ile şehzadelerin kabirlerini ziyaret edip,
görevlerimizi yerine getirdik. Caminin haşmeti Osmanlı’ ya yakışır
azamette. Bahçesindeki Haliç Manzarası nefis. Sol tarafta Bizans zamanından kalan
camiye çevrilmemiş tek kilise olan Kanlı Kilise var.
Aşağı Fener’ e
doğru inince Fener Rum Erkek Lisesi çıktı karşımıza. Şehrin ortasında bir kale
gibi bina .Marsilya’ dan gelen kırmızı tuğlalarla inşa edilmiş. Fatih İstanbul’ u
fethedince burada yaşayan gayri müslimler
Ege ve Akdenize gitmişler. Fatih onlara ‘’ güvencem altındasınız gelin, kültürünüze sahip çıkın
‘’ diye haber gönderince dönüp eğitim için bu binayı inşa etmişler. Şimdi burada İlköğretim
Okulu var.
Kıyıya oldukça
yakın bir yerde de Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi var. Burası Ortodoks
Rumlarının Vatikanı sayılırmış. Hristiyanlığın din tartışmalarının önemli
kesimini oluşturan Ortodoksluğun merkeziymiş burası. Bahçeden içeri girince sol tarafta ayin
salonu varmış ve biz de ayine denk gelmişiz. Nasıl davranılacağını
bilemediğimizden usulca izledik sadece. Birbirinden bağımsız koyu kahverengi
ahşap görünümlü binalardı gördüklerim. Girişten sağ tarafda diğerlerinden
farklı bir binadaki süslü bir kapıdan bir beyefendi çıktı. Ben de arkasından
binaya girdim, loş bir ortam.Duvarlarda büyük büyük resimler var. Bir iki resim
çekiyordum ki biraz önce kapıdan çıkan beyefendi beni kibarca dışarı davet
etti. Meğer o gün orda Amerikan heyeti varmış ve orası VİP kapısıymış…
İnternette o gün
Ayşe ARMAN’ I iyiki okumuşum.
O gün İSTANBUL’ U
YAŞADIM.
KARİYE MÜZESİ
KARİYE MÜZESİ' NİN YÜZYILLAR ÖNCE YAPILAN TAŞ DUVARLARI
FETHİYE CAMİİ- ESKİNİN Pamma Kristos Kilisesi
YAVUZ SULTAN CAMİİ ÖN BAHÇESİNDEN HALİÇ MANZARASI
İSTANBUL FENER SEMTİNDEKİ FENER RUM ERKEK LİSESİ
İSTANBUL FENER RUM ORTODOKS PATRİKHANESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder