15 Temmuz 2012 Pazar

SERİNLİKTE SABAH KAHVALTISI




    Gözlerimi kapadığımda duyduğum, dalgaların önümdeki küçük kayalara vurma sesi.Sakin, huzurlu ve düzenli.
   
    Gözlerimi açtığımda gördüğüm,  yavruları ile yüzen ana ördek , gölde dalgalarla ahenkli yüzen dans eden sazlıklar, uzaklarda senkronize kürek çeken sporcu kürekçiler ve kocaman göl.Serin, hafif oynak, parlak...

    Hiç serinlemeyen bir gecenin sabahında daha serin olacağını düşündüğümüz göl kıyısında kahvaltı etmeye karar verdik yol arkadaşımla.Sabah serinliğinden faydalanmak için erken yola çıkmayı uygun gördük. Küçük kaplara iki kişilik kahvaltımız için beyaz peynir, kaşar, zeytin ve bahçemizin ilk ürünleri domates, biber , salatalık yerleştirdik. Acele ile çayımızı demledik.Çay bardakları, masa örtüsü, portatif masa ve sandalyelerimiz unutulmadı. Şöyle gönlümüzce temiz, Sapanca Gölüne sıfır bir yer bulmak için epeyce yol gitmemiz gerekti.Çünkü her yer özel işletmelerin ve kişilerin  mülkiyetinde .İşletmeler,  sabahtan müşteri avında.Büyük ve lüks siteler zaten hem kıyıyı işgal etmişler hem de etraflarına büyük ağaçlar, tel örgüler çekmişler.Ben; deniz, göl kıyılarının , ormanların v.s. herkesin malı olduğunu zannediyordum  yok daha açıkçası öyle olmasını istiyorum. Halbuki evlerin ve işletmelerin inşasını, kıyıdan herkesin ücretsiz faydalanacak kadar bir mesafeden sonraya izin verilse...O lüks evleri satın alabilecek insanların zaten site içinde faydalanabilecekleri özel havuzları var.İşletmelerin kıyıya sıfır olması hepten çok anlamsız.Çünkü Sapanca Gölü bir tane.Herkes her zaman o pahallı işletmelerde bir bardak çayı uçuk fiatlarla içmek zorunda değil.Kaldı ki öyle bir yere gidip sadece bir bardak çay içip kalkamazsın.Tecrübe ile sabit.Çay içmek için uğradığımız bir işletmede daha çaylarımızı içerken garson gelip, '' bu müşteriler yemek yiyecek, siz şu tarafa buyrun '' diye bize güneş altında bir masa göstermişlerdi.

    Her şeye rağmen biz güzel bir çınar altı bulduk. Düzeneğimizi hazırladık.Portatif sandalyelerimizi, masamızı açtık.Temmuz sıcağında hafif hafif esen sabah yeli büyük ikramiye gibi.Demli çaylarımıza fırından aldığımız sıcak simitleri katık edip kahvaltımızı yaptık.Şimdi ayaklarımızı uzatıp sabah gazetelerimizi okuyoruz.Ördeklerin ve dalgaların eşliğinde....

    Bütün dik yokuşlara rağmen hayatın bu aheste anları var ya,ömre bedel...
 
        Şu an  bir kurbağa kayalardan suya atladı, hayata başka bir renk katarak
    







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder