16 Ekim 2012 Salı

16 EKİM- BU GÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM



     Bu  gün  benim  doğduğum  gün.  Sevgili  annem  beş  erkek  kardeş  ,bir  erkek  evlattan  sonra  bir  kız çocuğuna sahip  olduğuna  çok  sevindiğini  söylerdi hep.Onun da  benim  de  hiç kız  kardeşimiz, ablamız, teyzemiz  velhasıl  kadın  olarak birinci  derece  yakımız  olmadı.  Bu  çok  yorucu bir  durum…Annem  öyle  söylerdi,  ben  de aynı  fikirdeyim. Erkekler  dünyasında  hep  yalnızsınız.Hele  onun gidişinden  sonra ben daha da …. Olmayan yakınlarımın yerine başkalarını koymak istedim ama o da  olmadı….

     Ben, doğum günlerinin anneler-babalar yaşarken kutlanmasını anlamlı buluyorum.Öyle ya, o iki insan kadar senin doğduğun güne şahit olan, sevinen, coşkulu duygular yaşayan başkası olamaz…Sen doğumunla onlara  anne-baba olma sıfatı veriyorsun,hayatlarını değiştiriyorsun falan.Benim çocuklarımın doğum günlerinin, bana ve babalarına verdiği anlamı  hiç kimseye vermez.Bu sebepten anne-babamı kaybettikten sonra doğum günleri de anlamlarını yitirdi…

     Buna rağmen sevgili genç kuaförüm  akşamdan mesaj atarak doğum günüme özel ücretsiz saç tarama  ve makyaja  davet etti.Daha önce hiç şahit olmadığım bir incelik, çok önemli değil ama mutlu oldum.  Gece yarısından hemen sonra benim gibi gece kuşu bazı dostların mesajlarını okumak, onlara cevap  yazmak da eğlenceli geldi.
     

     En güzeli,   Ekim ayında pek nadir bulunan pırıl pırıl  bir sabahta yol arkadaşımla sadece  martı seslerini  duyduğumuz sessiz sakin bir yerde  yaptığımız kahvaltı….Büyükleri yitirip, çocuklar evden gidince  yol arkadaşın en  büyük destekçin oluyor.İyi ki yanımda..

   
    

10 Ekim 2012 Çarşamba

SEVGİLİ İSTANBUL



                      

       Bu  aralar  fırsat  buldukça  İstanbul’ a  kaçıyorum.  Daha doğrusu sebep  yaratıyorum  her  vesile  ile. Benim  evdeki  genç  adamlar  oraya  yerleşti   ya,  özlemleri  burnumun  ucunu  sızlatınca  bir neden  buluyorum  gitmek  için.  En  son  nedenim  “ temizlik  malzemelerinin yerlerini size  anlatmadım”  oldu.İnandılar mı bilmiyorum,  ama  annelerini  tanıyorlardır. Özlem  söz konusu  olunca …

       Genç  adamların  evlerindeki  işler  şöyle  bir  toparlanıp  ütüler  yapılınca  yol  arkadaşımla  çıktık  evden. Doğruca  Kadıköy  rıhtım,  balonun  altında simit-çay  kahvaltısı. Her şey iyi güzelde, o  mazot  kokusu olmasa… Elbet bir çaresi  vardır,  bulunmalı…Her yer turist  kaynıyor, o  koku  orada  olmamalı.
      Sonra birer jeton  turnikelere atıldı  ve şehir  hatları  vapuruna attık  kendimizi. Pufur  pufur esen rüzgara karşı  yol  almaya  başladık. Ne  tarafa  baksan ayrı  güzel  manzara.Tam  karşımıza  Arap Ülkerinden  geldiği belli  bir karı koca  çift  vardı. Aman  ne  çok  konuştular  anlatamam sana.Habirede fotoğraf  çektiler.
       Eminönü  iskelesinde  vapurdan  indik. Zira  bu  sefer eski  İstanbul’ u  ziyaret edecektim.Yeni Cami’ nin arasındaki taş sokaktan yukarı çıktık ağır ağır.İbadet  eder  gibi  Mahmut paşa  gezildi,  en  ufak  sokağına  kadar. Sonra  Mısır  Çarşısı…Turist  kaynıyor.  Misafirlere  hürmeten  onlara öncelik  verildi , buralar  benim  ya,  her  zaman gelebilirim  ya. Onlar  nede  olsa misafir. Usulca  onları  rahatsız  etmeden bir iki  resim çektim, bu güzel çarşıya   her zaman ki  hayranlığımı duya  duya …





      Susadım  su  içtim,  açıktım  güzel bir  kebapçıda  şöyle  üst katlarda sokakları  üstten gören bir yerde yemek  yedim.  Baktım  vücut  ve  ayaklar artık  yorulmuşlar,  dinlenmek istiyorlar.Dönme  zamanıdır  dedik, çarşının  kalabalığından  şehrin büyük caddelerinin  kalabalığına  geçtik  ve dönüş yolu  buyunca   gördüklerimi  geçirdim gözümün  önünden…Kimbilir  bizlerden  önce  kimler  yaşamıştı bu yerlerde… Ne saltanatlar,  ne  mutluluklar, ne acılar,  ne  aşklar …….