2 Temmuz 2013 Salı

DİREN TÜRKİYEM

          Ne çok zaman geçmiş yazmayalı...Yazamadım, kafam öyle çok doluydu ki...duygular öyle yoğun...yaşananlar çok hızlı gelişti...Haziran ayı bitmiş,inan farkında değilim.

         1960 lı yılların içine doğmuş biri olarak l960 ihtilalinin etkileri içinde bebeklik-çocukluk yıllarım geçti .l2 Mart muhtırasını hatırlarım hayal meyal. Gençliğim 1980 darbesini göğüsledi. Hem de nasıl... 28 Nisan e muhtırası, Cumhuriyet mitingleri falan... Bunlara benzemeyen farklı bir şeyler oluyordu Mayıs 2013' ün son günlerinde güzel ülkemde. Önce bir iki gün bir avuç gençle bir milletvekili ortalarda vardı. Hatta zavallı insanlar ne kadar yalnızlar diye düşünmüştüm sessizce içimden. Ama gidişat hiç öyle olmadı. Herkes ses verdi bu çığlığa... Meğer ne dolmuş toplum, meğer ne söylenecek sözü varmış  insanların ve de illaki gençlerin... Özellikle gençler ve anneler tarih yazdı orada. Bilmedikleri, o güne kadar tanımadıkları ,hiç yüzlerine aşına olmadıkları insanlarla aynı duyguları paylaşmanın verdiği güçle hiç de organize olmadan bir araya geldiler. Buna yönetici erk hiç inanmadı, inanamadı bir türlü. Gözaltına aldığı gençlere ilk bu soru soruluyormuş. Size kim emir verdi, organize etti diye. Aslında onları bir araya getiren şey ,dayatılan hayat tarzı, konulan yasaklar, verilmek istenen şekiller, özgürlüklerde geriye gidiş falan. Yani aklı başında, aydın, genç , modern düşünen ve yaşayan enerjinin kabullenemediği baskılar. Yönetici erk, " ben karar verdim, bölye olacak sizi gidi ÇAPULCULAR" dedikçe çoğaldılar, birleştiler... Meydanlara sığmaz oldular. Olmadı bir geçe işe anneler de katıldı. Anneler el ele verip oluşturdukları çemberle çocuklarını koruma altına almaya çalıştılar. Güçlü erk, elindeki gücü polis, toma, akrep, biber gazı şeklinde kullanmaya başladı. Olmadı eli sopalı ne olduğu bilinmez başka insanlardan destek aldı. Her şeye rağmen DİRENDİ gençler. Şehrin valisinin " bu gece müdahale olmayacak sözüne inandı..." Vali erk, sözünün eri olmayan biri olarak hafızalara kayıt edildi... Sadece bir şehirde değildi olanlar.Bir çok şehrin parkları,  meydanları dolup taşıyor,  bir birini hiç tanımayan gençler ayni sıkıntıları dile getiriyorlardı. Yönetici erk "TIWETTER" belasından dert yandı .Haklı, kullanmayı bilen birçok anne bilgisayar başında gönüllü muhabirlik yaptı.  Çünkü medya denen şey hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu. Bence ya satılmıştı ya da uyuyordu. İkincisi olmadığını biliyorum, sadece yönetici erk tarafından susturulmuştu... En hareketli günlerde penguenlerin yaşam belgeselini verecek ve bir gün yedi gazete aynı başlığı atacak kadar susturulmuşlardı... Anla gerisini. Yaratıcı genç enerji akla gelmeyen protestolar ortaya koydu, yardımlaştı, tanıştı, kaynaştı,güç oluşturdu. Yönetici erkin kafası bir türlü bunu almadı, inatlaştı kendisi gibi düşünmeyenlerle. "GÜÇ BENDE" diyor başka bir şey demiyordu.Dört genç insan canını kaybetti,  sakat kalanlar,  ağır yaralananlar, atılan biber gazından etkilenip zehirlenenler...Yönetici erk , kardeşine karşı kullandığı elindeki polis gücünü para ile ödüllendirdi.İşte bu çok gücüme gitti. Benden kesilen vergilerle , benim paramla hem kardeşi kardeşe dövdür, hem de ... Bazı geceler, kötü bir rüya görüyorum, artık bitsin dediğim oldu. Arada ortalığı karıştıranlar da çıktı. Aklı selim doğru yolu buluyor.

          Bundan sonra neler olacak bakalım. İyi şeyler olmasını istiyorum bir kadın bir anne olarak. Kendimi ve evlatlarımı güvende hissetmek, özgür olmak istiyorum. Ne yapıp ne yapmayacağıma kendim karar vermek istiyorum. Hiç bir dayatmayı kabul etmiyorum, yasalar karşısında eşit olmak, özgürce düşünebilmek ve düşündüğümü söyleyebilmek istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder