28 Eylül 2012 Cuma




                 ‘’İçime bir hüzün doluyor, yine sensiz yine sensiz sabah oluyor, geçiyor  aylar geçiyor mevsimler, yine sensiz yine sensiz sabah oluyor’’ şu an radyoda çalan şarkı…Tahminim bu şarkı da bir sonbaharda yazılmıştır.
                   Sonbaharda atalardan öğrendiğimiz üzere kış hazırlığı yaparız ya karınca misali…Ben de öğle yaptım.Bahçeden toplanan domateslerden domates suları hazırlandı.Kocaman kırmızı biberler bahçede yakılan odun ateşinde patlıcanlarla birlikte közlendi, torbalanıp dolaptaki yerlerini aldılar.Taze fasülyelerle barbunyalar halledildi , onlarda dolaba kaldırıldılar.Meliha’ dan öğrendiğim yine közlenmiş kırmızı biber, patlıcan, domates, havuç, sarımsak ve tane karabiberli soslar (oldukça zahmetli, kollarımı falan yaktım) kavanozlandı. Birazda olsa reçeller yapıldı.Havalar böyle sıcak gidince heves ettim, yarın tarhana da yoğuracağım.Çok fazla değil, birazcık,oyalanmak için.Bu sene tarhananın içine yumurta da koyacağım yine Meliha’ nın tavsiyesi üzerine.Neden olmasın, erişteye koyuyoruz ya.Akşamdan yoğurdu süzüyorum, tarhana çok un kaldırmasın diye.Ha birde biraz erişte keseceğim.Tadımlık olsun yapacağım.Önemli benim için.Annemin son zamanları, hasta ve bir şey yiyemiyor.Benden sadece limonata ve erişte istiyor.Yapmaz mıyım.Çocuklar ayağımın altında olmasınlar diye sabah çok erkenden ezan saatleri falan kalkıp şöyle 5-6 yufka açardım.Kurutup, kesip o uyanıncaya kadar hazır etmek için.Halbuki o zamana kadar hiç hamur yoğurup yufka açmamıştım.O vesile ile öğrendim.
                  Bütün bunlar neden ben biliyorum, söyliyeyim sen de bil…Çocuklar biri okul, biri iş için evden gittiler ya…Boşluktan.Ev bomboş,  yüreğim parça parça, parçaları toplasam da ben etmem …


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder