27 Mayıs 2012 Pazar

KAHVE BAHANE

     






           Dün yazmıştım ya, hasta arkadaşımı ziyarete gidecektim.Bendeki hastane fobisi daha akşamdan coşmaya başladı.Gece pek rahat uyuyamadım bu yüzden.Ama kimseye çaktırmıyorum.Vazgeçirecekler diye.Çünkü doktor yasak koydu, hastane ve taziye ziyaretleri yasaklandı.Sosyal hayatta uygulamanın çok da kolay olmadığı bir yasak.Neyse efendim, sabah erken yola çıkmak için sözleşmiştik.Acele ile giyindim ve en basitinden müsli ve süt kahvaltısı, evdekilere rutin tembihler ve yola koyulma.Aman o neeee, sanki  bahara değil kışa giriyoruz.Yağmur, fırtına...Olsun, karar verildi bir kere.Neyse, arkadaşlarla buluştuk  ve otobüsümüze bindik.Epey yol aldıktan sonra hava açtı, bulutlar aralandı ve o aralardan güneş parlamaya başladı.Serinlik yerinde ama bari güneş bedenleri değilse de ruhları ısıtıyordu.
       
Burası, dün arkadaşımı ziyarete gittiğimiz İstanbul Kısıklı ' daki Alman Hastanesi. Hastaneye benzer yanı pek yok.Daha çok fazla yıldızlı otele benziyor.Bu benim işimi kolaylaştırdı,kendimi kandırmaya, hayal kurmaya başladım.Hasta ziyaretine değilde, otelde bir ziyarete gidiyormuşum diye düşünmeye başladım.Altın varak kaplamalı duvarlar, koltuklar, işlemeli tavanlar falan beni baya oyaladı.Ta ki, serum askıları, diren torbaları içindeki ameliyatlı arkadaşımı görünceye kadar.Hiç konuşamadım, ağzımdan bir geçmiş olsun lafı döküldü usulca, gevelenerekten.Hastanın yattığı ve ziyaretçilerin kabul edildiği aralarında  pencerelerin olduğu birbirine bağlı iki ferah oda var.Hastanın yürümesi gerektiğinden kendisi bizim yanımıza geldi.Şükürler olsun iyi, düşündüğümden daha iyi.Ama benim içimde fırtınalar kopuyor.Bir an önce dışarı çıkmak, serin rüzgarı yüzümde, saç diplerimde hissetmek ve koşarak uzaklaşmak istiyorum tüm gerçeklerden.Neden sonra ortak karar verilerek ayrıldık hastaneden.Kendimi zincirlerini koparmış bir köle gibi hissettim.Böyle zamanlarda uzun zamandır yapmadığım herhangi bir şeyi yapmak beni rahatlatıyor.Taksiye atladığımız gibi Boğaz kenarında aldık soluğu.Ancak kendime geliyordum.Serin boğaz havasını içime çektim derin derin...Martı çığlıkları, uzaklan geçen vapur düdükleri ve kıyıyı döven dalgalardan başka ses duymuyordu kulaklarım.Üşüyünceye kadar öylece oturdum ...Odun ateşinde özenle pişirilmiş cağ kebabı, üstüne içilen mis gibi sıcacık çay ve dostlarla yapılan güzel sohbet hayata döndürdü beni.





        Hayatta tam böyle bir şey işte.Bazı sağanaklardan kaçıp saklandığımız sığınaklarımız olmalı.Dostlar bu sığınakların en başında geliyor.GÖNÜL NE KAHVE İSTER NE KAHVEHANE, GÖNÜL DOST İSTER KAHVE BAHANE....

                                                                                                                                                                                         
  
GEZMEK İÇİN HERŞEY BAHANE, DOSTLUK ŞAHANE                                                                 
                    
                                                                                                                                                                 

25 Mayıs 2012 Cuma

BİRAZ KÜL, BİRAZ DUMAN

Gene geçti günler ve ben yazı yazamadım.Tüh, öğle pişmanım ki  boşa geçen zamana...Bu sefer konu bolluğundan böyle oldu zannederim.Halbuki ben atlamamalıydım hiç bir şeyi.Şöyle dostlarla içilen demli çay gibi anlatmalıydım, hasretine kavuşan gibi anlatmalıydım, kuru toprağa dökülen ipincecik yağmur gibi, sıcak yaz günü serin sulara atlamak gibi kana kana anlatmalıydım ... Ama her şey her zaman yolunda gitmiyor işte.Sevinçler hüzünlere katılıyor da neye sevindiğini bile unutuyorsun.Aklının bir yerinde bir sevinç var ama , onu hatırlıyorsun, onunla yetiniyorsun.
    Önce evlat hayırlısı ile askerliğini bitirdi ana-baba ocağına döndü.Darısı kavuşma bekleyen bütün hasretlere kısmet olsun.Üstelik bir de takdir belgesi ile.Çok mutlu olduk, gururlandık. Ondan alışıktık okullarından aldığı bu belgelere , bu da onlardan biriydi.Tebrik ettik genç adamı.Yakın akraba, eş dost ziyaretleri, uzaktakilerin geçmiş olsun telefonları ile geçti hafta.Ne güzel geleneklerimiz var.              
   
    Sonra evdeki küçük genç adamın sınav maratonu... Hepimizi bir telaş aldı, paşamız rahat.Böylesi daha iyi belkide.Şarkı dinleye -söyleye hazırlanıyor, pür neşe...
  
   Keşki hayat hep böyle aksa gitse.Olmuyor. Yakın iş arkadaşlarımdan birinin kötü hastalık olma ihtimali olan durumunu haber aldım.O an ne düşündüm biliyor musun, dedim ki hayat bir mayın tarlası... Ayni böyle.Hangimizin ne zaman mayına basacağı belli değil.Bu gün o , sonra kim bilir hangimiz... Yarın erkenden yola koyuluyoruz, komşu şehirdeki ameliyatın gerçekleştiği büyük hastanelerden birine gitmek için.Halbuki daha geçen ay diğer bir arkadaş için kendimi  ne kadar  zorlayarak hastaneye gitmiştim. Hayatım hastalığı bol bir ailede geçtiğinden hastane ortamları beni  gerer, hem de çok gerer.  .Bu hastalıklarda ameliyat sanki teşhis şekli.Yıpratıcı bir yolun başı.Tüm hastalara ve arkadaşıma  da derman diliyorum .
 


13 Mayıs 2012 Pazar

Gel de Sus #sehirtiyatrolariyokedilemez












Efendimmmmm, nerede kalmıştık? Tamam hatırladım.Dün gecede, değil mi.Dün gece Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir tiyatrolarında çalışan tiyatro sanatçısı dostların " GEL DE SUS" eylemine destek vermek için yola koyulduk.Önce onların dün geceki oyunlarının bitiminden sonra alkışlarla ve karanfillerle karşıladık. Sonra onlar kostümlerini çıkartıp binanın dış merdivenlerine gelip oturdular.Gençler, genç tiyatro sanatçısı adayları,tiyatro sevdalıları da yanlarına yerlere oturdu. Barış FALAY arkadaşları adına kısa bir konuşma yaptı.Hiçbir ses, gürültü olmadı.Adı üstünde  GEL DE SUS. Sonra  basın açıklaması yapıldı,bilinen malum konu hakkında.Hem fikir olan herkes oradaydı zaten.Belki çok ses getiren bir eylem değildi ama çok etkileyiciydi... Derken usuldan bir yağmur başladı, " Hak' tan gelenin başımızın üstünde yeri var" denildi ve verilen süre dolana kadar SUS' ma eylemi devam etti , yağmurda ıslanma pahasına...Ve sonra usulca dağınıldı..Belli ki daha" bıçak kemiğe değmemiş, o toz koparan fırtına kapımızı kırmamıştı".




            "  Karanlığın ortasında onlarca insan.Oturmuşlar sessiz,sakin.İstedikleri tek şey var belki de o an.Satılmamış sanat,unutulmamış saygı.Çok muydu yıllardır sadece halkın karşısında eğilenlere bu saygı?..Yalnız bir avuç insandı o gece koskoca şehirde .Bir avuç insan omuz omuza ve diz dize.Suskundu hepsi,çökmüşlerdi yerlere.İçlerinde hüzün taşıyorlardı.Nadir görülenlerden de olsalar hala saygısı olanlardandılar insanlığa ve onun ruhu olan sanata.Belki bir elveda sanıyordu birileri, belki de bir başlangıç.Belki de bir sessiz isyandı sanattan maddi kar bekleyen gerçek zavallılara.Gerçekten kendini satmışlara isyandı.Yağmur da başlamıştı üstelik usul usul...Oysa kalabalık yerindeydi hala.Kimileri yağmuru berekete yordu, kimileri göklerin bile bu duruma ağlamasına.Biz bir avuç zavallıydık belki ,belki de bir avuç zararlıydık.Ancak biz at sinekleri olmadan nasıl uyanık kalırdı bu şehir bu halk.Biz asla bırakmayacağız seni sanat, biz asla bırakmayacağız seni tiyatro"    Çağdaş Atacan FEYZİOĞLU

    

12 Mayıs 2012 Cumartesi


Seçkin yazarlar Kocaeli Kitap Fuarı'nda...

    Günlerden cumartesi -pazar oldu mu evdeki düzen başkalaşıyor bizde.Ev işleri, yemek saatleri hepsi serbest düzende.Öncelik, hafta içi daralan ruhları rahatlatmak,gönülleri ferahlatmak  .Onun için bu sabah evdeki genç adam dershaneye gitmek için evden çıkar çıkmaz hemen fırladık İlhanla.Önce halledilmesi gereken işler görüldü.Malum, düzenin devamı için üstümüze düşeni yerine getirmeliyiz.Bütün işler çek edildiğinde daha henüz öğle saatleriydi.Erken yola koyulan yol alır misali. Şimdi bir plan yapmalıydık  akşama kadarki zaman için.Aslında benim planım hazırdı, ama yol arkadaşıma hiç çıtlatmamıştım,nasıl olsa o benim teklifimi geri çevirmezdi.Tam da düşündüğüm gibi oldu." Kitap fuarına gidelim mi " dediğim an araba o yola koyulmuştu bile...İlk önce dışarıda birer sıcak çay içtik.Sabahtan beri yollarda olan bedenlere iyi geldi.Sonra içeri daldık ve ben kayboldum, yol arkadaşımı, saatleri, karnımın acıktığını ve bu dünyaya ait ne varsa unuttum....Saat uygun olduğundan önce Fuarın onur konuğu Orhan KOLOĞLU' nun " Hangi Tarih" konulu söyleşisini dinledik  dikkat kesilerek.Tek kelime ile özetlemem gerekirse " Tarih, o günkü şartlarda değerlendirilmelidir" dedi.Hayatın her anına uygulanabilecek bilgece bir kelam vesselam. Arkasından  Ahmet ÜMİT' in  söyleşisi vardı, onuda kaçırmadık.Sonra tekrar turlarına çıktım.Bu sefer sahaflar tarafına daldım.Kitap kokusundan başım dönmeye başladı, insanı yıllar öncelerine götüren o bilgelik dolu, huzur dolu koku burnumdan girip ruhumun derinliklerinde gezinmesiyle beraber.Çok şükür yanımda yol arkadaşım vardı, beni toparlayıp eve getirdi.Şimdi de aldığım kitaplar ve dergilerin arasında kayboldum.Kendimi bulmam ve gerçek hayata dönmem gerekiyor diye düşünüyordum ki,dışarda benim davet edilmediğim bir düğün başladı.Önce anlayamadım ne olduğunu, sonra baktım ki yol arkadaşım da azıcık buruk ,anladım.Demekki bu geceki büyük maçı onun tuttuğu takım kaybetmiş....Yapacak bir şey yok,kazananı kutlamaktan başka....Şimdiiii saat epey geç, ama tekrar yola koyuluyoruz.Söz verdik evdeki genç adama, tiyatrocu dostların eylemini desteklemek için çıkıyoruz sokağa.Bu macerayı da yarın anlatırım.
 

9 Mayıs 2012 Çarşamba

EĞİTİM BİTTİİİİİİİ,ŞİMDİ NOL' CAK?

              Geçen bahsetmiştim ya,  Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı KOSGEP' in Kocaeli Sanayi Odası Başkanlığında düzenlediği Girişimcilik
 Destek Programına katıldım ve bugün eğitimin son günüydü. 16 Nisan' dan beri yoğun bir eğitim aldık.   Uzmanımız Şenay ZEYTİNOĞLU YILDIZ,  konusunda olduğu gibi insan ilişkilerinde de uzmandı. Her birimizin merakla sorduğu soruları sabırla anlatabilinceye kadar cevapladı,  tekrar tekrar aynı soruları sorsak bile... Kimi zaman işi şakaya vurup bizi rahatlattı. Taya Tuğba' nın engin bilgilerinden,  şen gülüşlerinden kısmetimize düşeni aldık . Havva' nın mantılarını pişirdik. Figen' in poğaçalarını ve Özlem' in nefis çiğ köftelerini bugün öğlen yemeği yaptık. Ayşenur'a - en gencimiz olması nedeniyle-  getir-götür İsmail rolü verdik, sevgi ile yerine getirdi. Çiğdem ağrılar içinde derse devam etti ve bizlere elleri ile yetiştirdiği organik domates fideleri taşıdı.Yetmedi Özlem bütün sınıfa getirdiği güvercin gübresini elleri ile dağıttı. Benim oyuncakları merak ettiler, götürdüm .Çanta açılınca hepimiz çocuklar gibi oynadık,poz verdik. Bu resimleri de Taya Tuğba kıymetli makinası ile kendisi çekti.Bu gün Safiye, Fatoş ve Gülsen' in başa baş noktasına ulaşmak için ne kadar iş yapmalarını gerektiğini dinledik, kendi işlerimize uygulayarak.Onlarınki iyi çıktı,kendim için aynısını söyleyemem.Ama iyi bir eğitim aldığıma inanıyorum,başka projelere de uygulayabilirim.Ne diyorduk, EĞİTİM  ŞART....               




                  Bir sınıf dolusu arkadaşım oldu, bundan sonra iletişimi sağlamak için elimizden geleni yaptık.Umarım öyle olur.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

BU GECE YEMEKTE MANTI VAR

Nisan ayının ilk haftasından beri bir eğitime katılıyorum.Olaylar üst üste geldiğinden bahsedemedim.Kocaeli Sanayi Odasının düzenlediği KOSGEB   destekli Uygulamalı Girişimcilik Eğitimini alıyorum.Anlayacağın tekrar öğrencilik yıllarına döndüm.Gencecik arkadaşlar edindim,kıymetli bir eğitici Şenay Hanımı tanıdım.Her şey yolunda şimdilik,sonra ne mi olacak?Bilmem, her şey yolunda gitmeye devam ederse...Hepimizin farklı projeleri var, umutları,yapacakları,söyleyecek sözleri var.Harika neşeli ve eğlenceli Tuğba, yaptığı işe inanan Havva Hanım ve diğerleri..Havva Hanım arkadaşları ile bir gurup oluşturmuşlar mantı,erişte, yufka,baklava ve tarhana yapıp satıyorlar.Ve amaçları bu işi geliştirmek.Ne güzel bir iş fikri düşünsene.Hepimizin beğendiği bu damak tatlarını ,kolay kolay  yapmayı beceremeyiz.Zahmetlidir çünkü .Ama bu arkadaşlar bu işi çok güzel yapıyorlar.Tertemiz,anne titizliği ile,
sağlıklı ortamlarda hazırlanıyor bu yiyecekler .Daha ne olsun... Rica ettik,bizlere de getirdi birer paket.Fırınlanmış olduğu için gün boyu yanımızda muhafaza edebildik.Akşam eve geldiğimizde hepimizin yemeği hazırdı. Tadı mı nasıldı, anlatamam tatmanız lazım...