
Bu gün öğlende
tam bahar havası vardı yaşadığım şehirde. Yürüyüş yolu boyunca ellerim
ceplerimde ağır ağır yürüdüm uzun uzun. İçimi bir korku kaplayarak fark ettim ki
doğduğumdan beri yaşadığım şehre yabancılaşmışım…Son on dört yıldır şehir
dışında, yakın bir kasabada yaşıyorum. Çok uzak sayılmaz merkeze…Önemli bir
işim , ödemem veya alışverişim olmazsa pek gitmiyorum şehre. Hem gürültülü ve
kalabalık, hem de pek tanıdığa rastlamıyorum nedense…
Ama bu gün, çocukluğumun geçtiği mahalleye
gittim. Bir dükkanın önünde uygun bir yere oturdum tam da evimizin olduğu
arsayı gören… Şehrin göbeğinde arsa mı olur …Var işte…Çocukluğumun geçtiği ev
depremde yıkılınca ve çok da ihtiyaç olunca yıkılan dört evin arsası otopark
olarak kullanılıyor şu an. Bir an çocukluğumun ayak izlerini görür gibi,
annemin beni sokaktan çağıran sesini duyar gibi oldum… Bana kocaman gelen
sokaklar ne daracıkmış meğerse… Baya bir uzun yol gibi bellediğim ilk okulum
iki adımlık yermiş… Çokkkk uzak gelen öteki sokak, belki de yüz yüzeli adımmış…Arkadaşlarla
toplanma yerimiz olan ‘’ara sokak’’ dediğimiz çıkmaz sokak açılmış koca bir
caddeye bağlanmış. Halbuki oralar bizim hayal dünyamızı besleyen oyun
alanlarımızdı, her yer komşularımızın bahçeleriydi. Evler bahçeli ve bahçelerin
bir birine kapıları vardı. Sokağa çıkmadan kaç ev ötedeki komşuya bahçelerden
gidilebilirdi…

E hadi ama Gülçiiin, bitmedi mi daha işlerin, nezaman geliyosuuun...
YanıtlaSil