8 Ekim 2013 Salı

ÇOCUKLUĞUM...





           Bu gün öğlende tam bahar havası vardı yaşadığım şehirde. Yürüyüş yolu boyunca ellerim ceplerimde ağır ağır yürüdüm uzun uzun. İçimi bir korku kaplayarak fark ettim ki doğduğumdan beri yaşadığım şehre yabancılaşmışım…Son on dört yıldır şehir dışında, yakın bir kasabada yaşıyorum. Çok uzak sayılmaz merkeze…Önemli bir işim , ödemem veya alışverişim olmazsa pek gitmiyorum şehre. Hem gürültülü ve kalabalık, hem de pek tanıdığa rastlamıyorum nedense…

         Ama bu gün, çocukluğumun geçtiği mahalleye gittim. Bir dükkanın önünde uygun bir yere oturdum tam da evimizin olduğu arsayı gören… Şehrin göbeğinde arsa mı olur …Var işte…Çocukluğumun geçtiği ev depremde yıkılınca ve çok da ihtiyaç olunca yıkılan dört evin arsası otopark olarak kullanılıyor şu an. Bir an çocukluğumun ayak izlerini görür gibi, annemin beni sokaktan çağıran sesini duyar gibi oldum… Bana kocaman gelen sokaklar ne daracıkmış meğerse… Baya bir uzun yol gibi bellediğim ilk okulum iki adımlık yermiş… Çokkkk uzak gelen öteki sokak, belki de yüz yüzeli adımmış…Arkadaşlarla toplanma yerimiz olan ‘’ara sokak’’ dediğimiz çıkmaz sokak açılmış koca bir caddeye bağlanmış. Halbuki oralar bizim hayal dünyamızı besleyen oyun alanlarımızdı, her yer komşularımızın bahçeleriydi. Evler bahçeli ve bahçelerin bir birine kapıları vardı. Sokağa çıkmadan kaç ev ötedeki komşuya bahçelerden gidilebilirdi…

       Bütün komşularımızı gözümün önüne getirmeye başladım. Bu hiç zor olmadı…Sanki hiç kopmamışız gibi. Halbuki bir çoğu rahmetlik oldu. Hele depremden sonra iyice birbirimizi kaybettik.Bitişiğimizdeki Terzi Rıfat Abi, onların yanında Ali Bey, arkada Avukat Cengiz Sille, üst katlarda Mimar Metin Alan, Saatçi Mehmet Amca, karşımızda Sabriye Teyzeler, oğulları Ayhan, Adnan Çoker’ ler, üst kat komşumuz Özel İdare Müdür Yardımcısı İzzet Hor Amca, yine karşımızda Polis Memuru Salih Amca, onlardan sonra Nazmiye Teyze,oğlu Rebi Abi, sırayla Kandıralı Eda Abla, Ekrem Abi, İrfaniye, Fatma Teyzeler,Necla Teyzem, Topuz Abim,karşı sokakta Nazlı Teyzeler,Nebahat Teyzeler, Feriser Teyze ve  fotoğrafçı eşi, Mürvet Atabay…İnan hiç atlamadım, hafızamda hepsi çok net duruyorlarmış… Hatta evimizin odalarını, eşyaların yerlerini, kitaplıktaki kitapların dizilişlerini bile gözümün önüne getirebildim…

     Bir an bütün o arabalardan, kalabalıktan sokağımı temizlemek istedim. Oyuncaklarımdan tekrar bütün evleri yerlerine koymak ,

evlerdeki insanları içine yerleştirmek…Hayali bile güzel…. Yol arkadaşımın beni çağıran sesi ile oturduğum yerden kalktım, usulca el ele tutuştuk...Hava epey serinlemişti…

1 yorum:

  1. E hadi ama Gülçiiin, bitmedi mi daha işlerin, nezaman geliyosuuun...

    YanıtlaSil